BİR DEVLET POLİTİKASI OLARAK BİLİM TEKNOLOJİ

June 9, 2018 | Author: İnci Tarı | Category: Documents


Comments



Description

BİR DEVLET POLİTİKASI OLARAK BİLİM TEKNOLOJİ Prof.Dr. Türkan Uğur Dai123, Yardımcı Doçent Dr. İnci Tarı45 Öz Ülkelerin teknolojik inovasyon yapabilme ve bu inovasyonları pazara başarıyla kazandırma kapasiteleri günümüzde ve gelecekte küresel arenada rekabetçi olmalarında anahtar rolü üstlenecektir. Toplumun refahı ve ekonomik kalkınma için inovasyon faaliyetlerinin önemine dair farkındalık giderek artmaktadır. Politika yapıcılar özellikle çevre ve sağlık gibi konularda küresel sorunlarla başa çıkabilmek için inovasyonun olmazsa olmaz olduğu konusunda hızla bilinçlenmektedir. Toplumun refahı ve ekonomik kalkınma için bilim ve teknolojinin ekonomik politikaların merkezine oturtulması ve hatta bir adım daha öteye gidilerek planlı, istikrarlı ve hükümetlerin tüm birimleriyle sahip çıktığı bir yaklaşım sergilenmelidir. Bu amaçla Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği (“OECD”6) üyesi birçok ülke inovasyonu teşvik etmek ve ekonomik etkisini çoğaltmak amacıyla ulusal stratejiler geliştirmiş ve yol haritaları oluşturmuştur. Hatta daha önce istikrarlı bir sanayi politikası oluşturmaktan kaçınan ülkeler dahi son yıllarda verimlilik ve büyümeyi sağlamak amacıyla bir inovasyon iklimi oluşturma yolları aramaktadırlar. 7 Uzmanlara göre sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için Gayrisafi Milli Hasıla’nın %3.5 kadarını bilim, teknoloji ve inovasyona yatırmak anahtar role sahiptir. 8 Japonya, Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan, İsveç, İsrail ve Almanya bu konuda önde gelen ülkeler olarak öne çıkarken ülkemiz geçmişe göre ilerleme kaydetmekle birlikte halen beyin göçü vermektedir. Bu çalışmanın amacı bilim ve teknolojiye verdikleri önem ile öne çıkan ülkelerin bu konudaki politikaları üzerine bir inceleme yapmak ve bilim, teknoloji ve inovasyonu ekonomik kalkınmanın lokomotifi yapabilmek adına önerilerde bulunmaktır. Anahtar Kelimeler: Teknoloji, inovasyon, devlet politikaları, ekonomik kalkınma

1

Senato Üyesi, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, İstanbul, Türkiye Gazetecilik Bölüm Başkanı, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, İstanbul, Türkiye 3 Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği Ana Bilim Dalı Başkanı, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, İstanbul, Türkiye 4 Doktora, Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği Bilim Dalı, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, Türkiye 5 Öğretim Üyesi, Arel Üniversitesi, İstanbul, Türkiye 6 Organization for Economic Co-Operation and Development 7 Organization for Economic Co-Operation and Development (OECD), Innovation and Growth Rationale for an Innovation Strategy, 2007, http://www.oecd.org/science/inno/39374789.pdf (12 Ağustos 2016), s. 3. 8 Investment in science and technology 'is a development benchmark', 2015, http://oneworld.org/2015/07/08/investment-in-scienceand-technology-is-a-development-benchmark/ (26 Ağustos 2016) 2

1.

GİRİŞ Dünyada ve Türkiye’de hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Geleceğin dünyası da Yeni

Türkiye de bilimde ve teknolojide olduğu kadar, ekonomide, sosyal hayatta ve kültürel değerlerde de çok değişecektir. Yeni Türkiye gelişmiş ülkelerdeki bilimsel ve teknolojik seviyede olmalıdır. Çağımızda bilim ve teknoloji alanında ilerlemek, toplumsal siyasal ve ekonomik gelişme yönlerinden ulusal ve uluslararası çerçevede stratejik bir öneme sahiptir. Bilim ve teknolojideki gelişmeler incelendiğinde toplumsal dönüşümlerin, sosyolojik ve kültürel değişimlerin, yaşam kalitesine yönelik yeni ekonomik politikaların değerlendirilmeleri daha anlamlı olacaktır. Bilim adamı olarak yetişmek veya yetiştirilmek için gereken araştırma ve bilim ortamının sağlanması çok önemlidir. Gelişmiş ülkeler böyle ortamı sağlayan ve bilimsel araştırma geleneği olan ülkelerdir. Bu ülkelerde bilim ve teknolojinin milli politikalar olarak birlikte ve sürdürülebilir şekilde ele alındığı bilinmektedir. Gelişmekte olan ülkeler bu konuda başarılı olan ülkeleri örnek alarak kendi başarı hikâyelerini yazmalı, nitelikli bilim adamları yetiştirmeli ve bu bilim adamlarına uygun araştırma ortamı sunmalı böylelikle beyin göçü engellenmelidir. Bu çalışmada gelişmekte olan ülkelere örnek teşkil etmesi açısından öncelikle bu konudaki başarılı örnekler tespit edilmiş, sonrasında bu ülkelerin stratejileri irdelenmiştir. Bilim ve teknolojide başarılı olmanın en önemli kıstaslarından biri teknolojiye yapılan yatırımların Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (“GSYH”) oranı olarak görülmektedir. Birleşmiş Milletler Bilimsel Danışma Kurulu bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerin GSYH’lerinin %3.5’unu bilim ve teknolojiye ayırdıklarını tespit etmiş, ülkelerin fakirlik döngüsünden kurtulmak ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini (“SDG”9) yakalamak için bunu göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirtmektedir.10 Birleşmiş Milletlerin %3.5 oranı göz önüne alındığında en güncel OECD verilerine göre bu oranı geçen üç ülke bulunmaktadır. Bu ülkelerden birincisi 1960’larda fakir bir tarım toplumuyken bugün Samsung, Hyundai, LG, Kia gibi dünya devi şirketleriyle hemen herkesin tanıdığı Güney Kore’dir. İkincisi daha çok yazılım alanındaki çığır açan buluşları ve genç yenilikçi şirketleriyle öne çıkan İsrail, üçüncüsü ise bilgisayardan nükleer enerjiye, havacılıktan

9

Sustainable Development Goals United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization (UNESCO), Science, Technology and Innovation: Critical Means of Implementation for the SDGs, Reflections by the Scientific Advisory Board of the UN Secretary-General, 9 Temmuz 2015, https://en.unesco.org/un-sab/sites/un-sab/files/Final_SAB_PB_MOI.pdf (25 Ağustos 2016), s.1. 10

haberleşmeye kadar birçok alanda teknolojinin öncülüğünü yapan Japonya’dır. Bu üç ülkenin dışında GSYH’sinin %3.5’undan düşük olmakla birlikte 2013 yılında teknolojiye yaptığı 432.6 Milyar ABD Doları yatırımla tutar olarak tüm ülkeler arasında birinci olan, ayrıca bu alana birçok ülkeden çok daha erken yatırım yapmaya başlayan Amerika Birleşik Devletleri de bilim ve teknoloji açısından önemli ülkelerden biridir. Bu bilgiler ışığında, bu çalışmada ülkemize ve gelişmekte olan tüm ülkelere bir ışık tutması açısından Güney Kore, İsrail, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri örnekleri incelenmekte ve Yeni Türkiye’nin bilim ve teknoloji stratejilerine ilişkin öneriler sunulmaktadır. 2.

BİLİM, TEKNOLOJİ VE DEVLET 1957 yılında Sovyetler Birliği uzaya Sputnik füzesini yollayarak Amerika Birleşik

Devletleri ile aralarındaki uzay yarışında öne geçtiğinde bu durum bilim ve teknoloji konusunda bir soruyu da beraberinde getirmiştir. Kimileri Sovyetler Birliği’nin merkezi olarak planlanan ve kontrol edilen bilim ve teknoloji politikasının Amerika Birleşik Devletlerinin serbest piyasa ekonomisi içinde biçimlenen politikasından daha başarılı olduğunu savunmuştur. Bu kişilere göre serbest piyasa ekonomisinin bilim ve teknolojinin gerektirdiği dev masrafları karşılaması mümkün olmayacaktır. Bilim ve teknolojide özel sektörün devletin finanse ettiği projeleri asla finanse edemeyeceği görüşünde olanlar buna atom bombası örneğini vermektedirler. 1957’de Sputnik’in uzaya gönderildiği günlerden bugüne çok şey değişmiş olduğu, dünyada tutar olarak en yüksek bilim teknoloji yatırımı yapan ülke olan ABD’nin bilim yarışında hiç de Rusya’dan geri kalmadığı açıkça görülmüştür. Bununla birlikte merkezi olarak kontrol edilen bilim ve teknoloji yaklaşımının gerekli olup olmadığı üzerine tartışmalar güncelliğini korumaktadır. Murray N. Rothbard, Bilim, Teknoloji ve Devlet adlı eserinde bilimde devletin merkezi yönetimi görüşüne karşı çıkmış sanılanın aksine birçok buluşun temelinin önce bireysel bilim insanları ve küçük bütçelerle atıldığını ifade etmiştir. Kaynakların sınırlı olması nedeniyle devletin bilim ve teknolojiye aşırı bütçe ayırması halinde bu kez de diğer ürün ve hizmetlere kıt kaynaklar ayırmak zorunda kalınacağını belirten Rothbard’a göre bilim ve teknoloji yatırımlarının serbest piyasa ekonomisinin kurallarına göre belirlenmelidir. Rothbard bu görüşünü araştırmalarında 20.yüzyılın icatlarının yarısından fazlasının bireysel araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ortaya koyan John Jewkes, David Sawers ve Richard Stillerman’a dayandırmaktadır. Merkezi bilim ve teknoloji politikasını

savunanların atom bombası örneği ile ilgili olarak da sanılanın aksine 1940’ların sonuna kadar atom enerjisi üzerine yapılan çalışmaların vakıf ve üniversitelerce finanse edildiğini iletmektedir. 11 Rothbard’ın karşıt görüşlerine karşılık devletlerin teknoloji ve inovasyonu destekleme hatta yönetme ve fonlama politikaları artarak devam etmekte bu konuyu tamamen serbest piyasa ekonomisinin dinamiklerine bırakmak mümkün görünmemektedir. Başlangıçta devletlerin daha katı doğrudan müdahaleleri söz konusu iken günümüzde daha çok yön gösterme ve politika belirleme rolü üstlendikleri gözlemlenmektedir. Bunun dışında özel sektör de çeşitli teşviklerle desteklenmektedir. Japonya’da Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (“MITI” 12) Japonya’nın sanayi alanındaki rekabetçiliğini sağlamak için sanayi politikası belirlemekte, seçilmiş öncelikli ileri teknolojilere geniş çaplı finansman desteği vermektedir. Benzer şekilde Avrupa Birliği ve üye ülkeleri çeşitli ortak araştırma girişimlerini desteklemektedir. Bu ortak projelerin en tanınmışı Airbus olmakla birlikte ESPRIT 13, EUREKA şemsiyesi altında da birçok projeler yürütülmüş kamu/özel sektör işbirliğinde başka çalışmalar da yapılmıştır. Avrupa Birliği hem inovasyonu teşvik etmek hem de riski azaltmak amacıyla Avrupa Birliği çapında standartlar geliştirmiş, 14 Eylül 2012’de bilim ve inovasyonda uluslararası işbirliği üzerine bir tebliğ yayınlamıştır. Avrupa Birliği’nin bir bütün olarak çalışmaları dışında üye ülkeler de inovasyonu dinamik bir şekilde desteklemektedir. İskoçya sağlık hizmetleri ve tıbbi malzemeler alanında aktif bir şekilde inovasyon çalışmaları yapmış, Almanya manyetik olarak havada tutma (maglev 14) alanında devasa projelere ve Prometheus olarak adlandırılan kamu/özel sektör ortaklığı bünyesinde akıllı araç/otoban sistemleri geliştirmiştir. Fransız hükümetinin ise video ve telekomünikasyon alanındaki inovasyonları desteklediği bilinmektedir. Kuzey Avrupa’da İskandinavya çevre teknolojisi, gıda ve paketleme alanındaki inovasyonlar üzerine çalışmalar yapılmıştır. Almanya’daki Frunhofer Enstitüsü kamu/özel sektör işbirliğine önemli bir örnek teşkil etmekte görüntü işleme, robot geliştirme, bilgisayar ağları gibi alanlarda araştırma projeleri yürütmekte, projeleri gerçekleştiren küçük ve orta boy işletmeler bütçelerinin %40-60’ını hükümetten almaktadır. Amerikan ve Kanada hükümetleri de inovasyonu destekleyen ülkeler arasında yer almaktadır.

11

Murray N. Rothbard, Science, Technology and Government, 2. Basım, Alabama: Mises Institute, 2015, s.7-18. Ministry of International Trade and Industry 13 European Strategic Program on Research in Information Technology 14 Magnetic Levitation 12

Görülen odur ki devletlerin teknolojik inovasyonda aldığı aktif rol devam etmekte, bununla birlikte özel sektör her geçen gün daha fazla rol almaktadır. Devletlerin inovasyonu teşvik etmek için yapabilecekleri arasında inovasyon satın almak, araştırma geliştirme projelerini fonlama yoluyla inovasyon yapmanın risklerini azaltmak, çeşitli işbirlikleri yapmak, standartlar oluşturmak ve kanunlar çıkarmak yer almaktadır. 15 3.

BİLİM VE TEKNOLOJİ YATIRIMLARINDA ÖNDE GELEN ÜLKELER VE STRATEJİLERİ Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, 24 Eylül 2013’de Birleşmiş Milletler

Bilimsel Danışma Kurulu’nun kuruluşunu ilan etmiş ve bu kararını şu sözlerle açıklamıştır: “Sürdürülebilir kalkınma üzerine yapılan tartışmaların içini daha geniş bir şekilde doldurabilmek için Bilimsel Danışma Kurulu’nu kurmaya karar verdim. Kurul fen ve doğa bilimleri, sosyal ve beşeri bilimler alanlarından tanınmış bilim insanlarından oluşacaktır. Bilim ve politikalar arasındaki bağı güçlendirmeliyiz ki en son bilimsel buluşların üst düzey kararlarımıza yansıması olabilsin.” Böylelikle bir Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ilk defa olarak böyle bir kurul kurmuş dünya çapında sürdürülebilir kalkınma ve fakirliğin azaltılması yönündeki yönelimleri çok uluslu düzeyde şekillendirmek amacıyla önde gelen bilim insanlarını bir araya getirmiştir. BM Genel Sekreteri bu kararı kanalıyla karar verme süreçlerinin bilimsel kanıtlara ve bilgiye dayanması gerektiğinin ve küresel sürdürülebilirlik adına uluslar ve disiplinler arası bilimsel iş birliğinin bir ön şart olduğunun altını çizmektedir. Kurul, küresel kalkınmayla alakalı geniş yelpazede bilim dallarından kolektif bir kapasiteyi, küresel kalkınmanın sosyal ve etik yönlerine de gereken saygıyı göstererek bir araya getirirken bilim, politika ve toplum arasındaki bağı güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nin 26 üyeli bilimsel danışma kurulunun 9 Temmuz 2015’de duyurusunu yaptığı çalışmaya göre gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerin arasındaki farkın kapanması için öncelikli olarak bilim, teknoloji ve inovasyon (“STI” 16) farkını kapatması gerekmektedir. Birçok ülke Gayrisafi Milli Hasılasının %1’i kadar araştırma ve geliştirme yatırımı yapmanın yüksek bir tutar olduğu görüşündeyken kuvvetli ve etkin bir bilim, 15

Ashok B. Boghani ve Ronald S. Jonash, The Role of Government http://www.adlittle.com/uploads/tx_extprism/1993_q1_23-27.pdf (28 Ağustos 2016) 16 Science, Technology, Innovation

in

Fostering

Innovation,

teknoloji ve inovasyon sistemine sahip ülkelerin Gayrisafi Milli Hasılalarının %3.5’una varan araştırma geliştirme harcaması yaptığı ifade edilmektedir. Kurul ayrıca ülkelerin yoksulluk döngüsünü kırıp 2015 sonrası kalkınma hedeflerini yakalamaları için bilim, teknoloji ve inovasyon için temel bilim ve bilim eğitimi ile okuryazarlığı geliştirmeyi de içeren iddialı hedefler koymaları gerektiğinin altını çizmekte bilim, teknoloji ve inovasyonun gelecek kalkınma hedefleri açısından ezber bozucu nitelikte olduğuna vurgu yapmaktadır. 17 Birleşmiş Milletler Bilimsel Danışma Kurulu’nun araştırma ve geliştirme harcamaları için Gayri Safi Milli Hasılanın %3.5’u hedefi göz önüne alındığında bu hedefi aşan ülkelerin başında Güney Kore gelmektedir. 2014 verilerine göre Gayrisafi Milli Hasılasının %4.292’sini araştırma ve geliştirme harcamaları için kullanan Güney Kore teknoloji alanında başardıklarıyla adından Güney Kore Mucizesi olarak bahsettirmekte ve Bloomberg’in 2016 inovasyon endeksi sıralamasında birinci sırada yer almaktadır. Güney Kore’nin ardından %4.109 ile İsrail, %3.588 ile Japonya gelmektedir. İsrail ve Japonya’yı Finlandiya ve İsveç izlemekte ancak teknolojiye yaptıkları yatırım GSYH’lerinin %3.5’unun altında kalmaktadır. Teknoloji ve inovasyona 1950’li yıllardan beri önem veren ve bu alanda ciddi bir altyapıya sahip olan Amerika Birleşik Devletleri ise 2013 verilerine göre GSYH’sinin %2.742’sini araştırma ve geliştirme yatırımlarına ayırmaktadır. 2010-2014 dönemlerinde teknolojiye yatırım yapan ülkeler gözlemlendiğinde İsrail, Japonya ve Finlandiya’nın istikrarlı olarak üst sıralarda yer aldığı, Güney Kore’nin ise hemen her yıl basamak atladığı görülmektedir (Bknz. Tablo 1). Teknoloji alanında yapılan harcamanın ekonomiye oranının haricinde çeşitli ölçütleri dikkate alarak hesaplanan Bloomberg İnovasyon Endeksine göre de en yenilikçi ülkeler arasında sırasıyla G. Kore, Almanya, İsveç, Japonya, İsviçre, Singapur, Finlandiya ve ABD yer almaktadır. Bloomberg inovasyon endeksi inovasyona biraz daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşmakta araştırma geliştirme yoğunluğu, üretim katma değeri, verimlilik, ileri teknoloji yoğunluğu, yükseköğrenim etkinliği, araştırmacı yoğunluğu ve patent aktiviteleri olmak üzere yedi ölçütü dikkate almaktadır. 18

17 18

Investment in science and technology 'is a development benchmark' (26 Ağustos 2016) http://www.bloomberg.com/news/articles/2016-01-19/these-are-the-world-s-most-innovative-economies, (20 Ağustos 2016)

Tablo 1: Araştırma Geliştirme Yatırımlarının GSYH’ye Oranı (%) Sıralama 2000 2005 2010 2014* 1 İsrail 3.932 İsrail 4.039 İsrail 3.930 G. Kore 4.292 2 Finlandiya 3.246 İsveç 3.387 Finlandiya 3.726 İsrail 4.109 3 Japonya 3.002 Finlandiya 3.330 G. Kore 3.466 Japonya 3.588 4 ABD 2.621 Japonya 3.309 Japonya 3.252 Finlandiya 3.172 5 İzlanda 2.601 İzlanda 2.696 İsveç 3.216 İsveç 3.161 6 Almanya 2.392 G. Kore 2.626 Danimarka 2.937 Avusturya 3.067 7 İsviçre 2.327 ABD 2.506 Çin 2.804 Danimarka 3.051 8 G. Kore 2.180 Almanya 2.423 ABD 2.740 Çin 3.004 Kaynak: https://data.oecd.org/rd/gross-domestic-spending-on-r-d.htm (28 Ağustos 2016) *2015 verileri henüz açıklanmamıştır. ABD ile ilgili en güncel veriler 2013’e aittir; bu nedenle 2014 sıralamasında yer almamaktadır.

3.1

Güney Kore Günümüzde Kore Mucizesi olarak nitelendirilen Güney Kore’nin bilim, teknoloji ve

inovasyon çabaları birçok ülkeye örnek olabilecek niteliktedir. 1960’lı yılların başında durağan bir tarım ekonomisine sahip olan Güney Kore 40 yıllık süre içinde dünyanın en dinamik sanayi ekonomilerinden biri haline gelmiştir. 1961 yılında sadece 2.3 Milyar ABD Doları GYSH ve kişi başı 87 ABD Doları geliri, kalabalık nüfusu ve düşük üretim ve kaynakları ile fakir olarak nitelendirilecek düzeyden 2015 yılında satın alma gücüne göre dünyanın en büyük 13. , GSYH’ye göre 11.sıraya yükselmiştir.19 Bu süreç içinde Güney Kore yarı iletkenler, LCD, telekomünikasyon cihazları, otomobiller, gemi üretimi ve benzeri teknoloji alanlarında dünya çapında ün kazanmış küresel ekonomide önemli oyunculardan biri haline gelmiştir. Kimilerine göre Güney Kore otuz yıl içinde Batılı sanayi ülkelerinin yüzyıldan fazla sürede eriştiği noktaya ulaşmıştır. Güney Kore’nin başarısına dair geniş bir literatür bulunmakla birlikte Kore Mucizesinin temelinde yatan birçoklarınca kabul görmüş olan başarı faktörleri Kore devletinin dışa dönük kalkınma stratejisi, iyi eğitimli ve disiplinli iş gücü ve teknolojik inovasyon olmuştur. 20 1960’ların başında bilim ve teknoloji açısından çok zayıf olan Güney Kore’de bilim ve teknoloji ile ilgili iki kurum, 5000’den az bilim insanı bulunmakta iken bilim ve teknoloji harcamaları 1963 yılında 9.5 Milyon ABD Doları olarak kaydedilmiştir. Bu tablo içinde ülkenin en büyük şansı ekonomik olarak kendisine benzer ülkelerdekinin iki katı daha iyi eğitimli bir nüfusa sahip olmak olmuştur. Eğitime çok değer veren Güney Kore 1962’de ilan ettiği beş yıllık 19

https://knoema.com/nwnfkne/world-gdp-ranking-2015-data-and-charts, (29 Ağustos 2016). Sungchul Chung, Innovation, Competitiveness and Growth: Korean Experiences, siteresources.worldbank. org/EXTABCDE/Resources/7455676-1288210792683/Sungchul-Chung.pdf (25Ağustos 2016), s.1. 20

kalkınma planında yeni teknolojilere önemli bir yer ayırmıştır. Teknolojiyi sonradan edinen ülkelerde doğrudan yabancı yatırım tercih edilen bir yol olmakla birlikte Güney Kore bu politikayı benimsememiş aksine doğrudan yabancı yatırımı kısıtlayan yasalar çıkarmıştır. Lisans satın alma yoluyla teknoloji elde etmek de o tarihteki ekonomik seviyesi için mümkün olmamıştır. Bunun yerine sanayi yatırımlarını finanse etmek amacıyla uzun vadeli dış krediler alınmış belirlenen endüstrilere yatırım yapılmış, geniş çaplı yabancı sermaye malları ithal edilmiş ve anahtar teslim projelere girilmiştir. Daha sonra ithal edilen sermaye malları elde edilmek istenen teknolojilerin üretimi için kullanılmıştır. Böylelikle şabol (chaebol) adı verilen Güney Kore usulü şirketler grupları oluşmuştur. Güney Kore hükümeti sadece yatırım yapılacak sanayi dallarını seçmekle kalmamış, sonradan şabol sahibi olacak girişimcileri de belirlemiştir. 21 Doğrudan yabancı yatırım konusundaki kısıtlamalara karşılık özel sektör farklı tepkiler vermiştir. Ayakkabı, giyim, tekstil ve bazı ara mallar gibi hafif sanayi dallarında teknoloji edinme süreci orijinal ürün üreticisi (“OEM”22) anlaşmaları sayesinde olmuştur. OEM anlaşmaları üreticilere yabancı alıcılarla çalışma fırsatı sunmuş, ürün tasarımından malzeme ve kalite kontrole kadar her şeyi sağlamıştır. 1970’lere gelindiğinde Güney Kore ağırlıklı olarak sermaye ve teknoloji yoğun endüstri dallarına yüzünü dönmüş, makine ve kimya endüstrisinde dev yatırım projelerine girişmiştir. Kimya endüstrisinde gelişimi sağlamak için anahtar teslim projeler ithal edilmiş bu projeler teknik eğitimi de içermiştir. Ağır makine sanayinde teknoloji elde etmek amacıyla yabancı lisanslar kullanılmıştır. Yine ağır makine ve kimya sanayinde birçok Devlet Araştırma Kurumları kurulmuş bu kuruluşlar sanayinin gelişimi için özel sektörle koordineli olarak çalışmıştır.

23

Özetlemek gerekirse Güney Kore sanayileşmesi resmi kanallardan çok gayri resmi kanallardan gerçekleşmiştir. Gayri resmi kanallardan teknoloji elde etmek daha az maliyetli olmakla birlikte teknolojiyi öğrenen iş gücünün daha nitelikli ve öğrenme kapasitesinin yüksek olmasını gerektirmiştir. Güney Kore’de teknoloji edinimi sadece teknoloji belirlemek ve seçmekle sınırlı kalmamış aynı zamanda bu teknoloji sindirilmiş, özümsenmiş ve geliştirilmiştir. Bu durum

21

Chung, s.2-4. Original Equipment Manufacturer 23 Chung, s.4-5. 22

Güney Kore’nin teknoloji alanında mucize olarak anılan başarısının hayat kalitesini yükseltmeye kararlı eğitimli nüfusunun bir eseri olduğuna işaret etmektedir. 24 Güney Kore teknolojiyi öğrenirken Bilim ve Teknoloji için temel oluşturmak amacıyla da adımlar atmış 1967’de çıkardığı Bilim ve Teknoloji Teşvik Kanunu ve Bilim Eğitimi Kanunu hükümetin Bilim ve Teknoloji politikalarına esas oluşturmuştur. Aynı yıl Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü (“KIST”25) kurulurken ertesi yıl Bilim ve Teknoloji Bakanlığı kurularak hükümetin bilim ve teknoloji politikasından sorumlu olmuştur. 1970 yılında ise Kore İleri Bilimler Enstitüsü Kanunu’nu onaylamış ve Kore İleri Bilimler Enstitüsü (“KAIS” 26) kurulmuştur. KIST araştırma ve geliştirme alanında ilk ciddi anlamda kurulan kuruluş olurken KAIS ülkeye Amerikan yükseköğrenim sistemini getirmiştir. 1970’ler çok sayıda Devlet Araştırma Kurumunun kurulduğu dönem olmuş bu kuruluşlar çeşitli sanayi dallarının yeni teknolojileri özümsemesinde itici güç olmuşlardır. Bahsi geçen kurumların bu aşamadaki en önemli amaçlarından biri özel sektörün teknolojiyi elde etmesine yardımcı olmak bir diğeri ise yurtdışına giden Koreli bilim adamı ve mühendisleri ülkeye geri çekmek olmuştur. 27 1980’lere gelindiğinde Kore’nin teknoloji edinme metodu bir noktada tıkanmış doğrudan yabancı sermaye yatırımı ve lisanslamayı kısıtlayan kanunların gevşetilmesine rağmen istenilen sonuçlar elde edilememeye başlamıştır. Bunu bir risk olarak algılayan hükümet 1982’de Ulusal Araştırma ve Geliştirme Programı’nı devreye almış, özel sektörün araştırma ve geliştirme faaliyetlerine imkân sağlamak ve teşvik etmek için önlem almıştır. Özel sektör bu programa olumlu tepki vermiş ve daha önce %90 olan teknoloji ithalatının araştırma geliştirme yatırımlarına oranı 1980’lerin ortasında %30’lara gerilemiştir. Bunun anlamı Kore’nin teknoloji edinimi için artık yerel kaynakları kullanmaya başladığı olmuş, o tarihlerden başlayarak araştırma geliştirme maliyetlerinin GSYH’ye oranı büyük çapta artış göstermiştir. 1981 yılında Güney Kore’nin araştırma geliştirme harcamaları 526 Milyon ABD Doları ile GSYH’sinin %0.81’ini oluştururken bu oran 1996 yılında 13.5 Milyar ABD Doları ile %2.8’e ulaşmış; günümüzde Güney Kore’yi araştırma geliştirme yatırımları lideri olacak seviyeye taşıyacak adımlar o tarihte atılmıştır. 28

24

Chung, s.5. Korea Institute of Science and Technology 26 Korea Advanced Institute of Sciences 27 Chung, s.6 28 Chung, s.7-8 25

1980 yılında ülkede sadece 321 araştırma geliştirme laboratuvarı, 56’sı doktora mezunu olmak üzere 5100 araştırmacı bulunmaktayken 2007’ye gelindiğinde araştırma geliştirme laboratuvarı sayısı 14.975’e, araştırmacı sayısı 190 binin üzerine doktora mezunu sayısı ise yaklaşık 10 bine ulaşmıştır. Bununla birlikte 2007 itibarıyla ülkedeki araştırma geliştirme harcamalarının %75’i özel sektör tarafından yapılmaya başlanmıştır. 29 Bu oran 2014’e gelindiğinde %78.2’ye yükselmiş, devletin ve kar amacı gütmeyen kuruluşların araştırma geliştirme harcamaları toplamın %12.7’sini, üniversitelerin harcamaları ise toplamın %9’unu oluşturmuştur. 30 Güney Kore Sanayi, Ticaret ve Enerji Bakanlığı’nın bünyesindeki Stratejik Araştırma & Geliştirme Planlama Ofisi Başkanı Profesör Heui Jae Pahk’ın Mart 2016’da Viyana’da Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Örgütü’nün düzenlediği seminerde verdiği teknolojinin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından ekonomik büyüme ve kalkınma için kritik önemde olduğunu vurgulamıştır. Pahk, teknolojik rekabetçiliğin özellikle gelişmekte olan ülkeler için orta gelir tuzağından kurtulmak için bir fırsat olduğunun altını çizmiş ve gelişmekte olan ülkelere şu tavsiyelerde bulunmuştur: 

Tecrübe ve bilginin edinilmesi zaman ve çaba alan bir süreçtir. Bu nedenle bu tip

şeyler özellikle de ileri aşamalarda satın alınamamaktadır. Devlet destekli AR&GE faaliyetleri başlangıç için faydalı olsa da büyüme aşamasından sonra özel sektörün AR&GE yatırımları yapması daha faydalı ve gereklidir; 

Başarılı inovasyon tek başına elde edilemez. Başlangıcından itibaren işbirliği içeren

açık bir süreç olmalı akademik dünya, devlet ve özel sektörün katılımı alınmalı hatta daha gelişmiş ülkelerle de işbirliği yapılmalıdır; 

Teknoloji bir pazara hitap etmedikçe tek başına anlam taşımamaktadır. Bu nedenle

mutlaka pazar şartları ve ihtiyaçları dikkate alınmalıdır; 

Başarılı bir AR&GE politikası mutlaka küresel pazarlara ulaşmalı ve özel sektörün

yaratıcılığı ve bağımsızlığı garanti altına alınmalıdır. 31

29 30

Chung, s.9. (29 Ağustos 2016)

OECD (2016), OECD Economic Surveys: Korea 2016, OECD Publishing Paris, hhtp:// dx.doi.org/10.1787/ eco_surveys-kor2016-en, s.98 31 http://www.unido.org/news/press/developing-countries-can-learn-from-south-koreas-research-and-developmentexperience.html, 28 Ağustos 2016

3.2

İsrail İsrail’in son on yılda ileri teknoloji alanında gösterdiği performans hem yerel hem küresel

standartlara göre çarpıcı bir ekonomik başarı hikâyesidir. Aslında İsrail dünyada az sayıdaki Silikon Vadisi tarzında teknoloji merkezlerinden biri olarak dünyanın en üretken ve yenilikçi ekonomilerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Başlangıç olarak bu sektörün başarısının anahtarı devletin bu konuda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde bulunan Baş Bilim Adamları Ofisi (“OCS”32) kanalıyla uygulanan politikası olmuştur. İsrail içinde bulunduğu bölge açısından doğal kaynakları kıt bir ülke olmasının dezavantajına karşılık üstün nitelikli iş gücü ve birinci sınıf akademik kaynaklarını son otuz yılda devletin araştırma ve geliştirme çalışmalarına verdiği aktif destek ile avantaja dönüştürmeyi başarabilmiştir. 33 İsrail’de araştırma ve geliştirme çalışmalarına devlet tarafından verilen desteğin kökeni 1968 yılında Prof. Kachalsky önderliğinde kurulan bir komisyonun Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde OCS’in kurulmasını tavsiye etmesine kadar gitmektedir. O tarihe kadar devletin desteği Ulusal AR&GE Laboratuvarları, akademik araştırmalar, savunma sanayi ve tarım alanları ile sınırlıyken OCS’in görevi ve amacı özel sektör kaynaklı AR&GE projelerine sübvansiyon sağlamak olmuştur. Bunun sonucu olarak endüstriyel alanda yapılan inovasyon yatırımları hızla artmış, 1969’dan 1987 yılına kadar her yıl %14 büyümüştür. Böylece ileri teknoloji ihracatı 1969’da 422 Milyon ABD Doları seviyesinde iken 1987’de 3.3 Milyar ABD Doları seviyesine yükselmiştir. 34 İsrail’de AR&GE çalışmaları için ikinci önemli adım 1985 yılında yürürlüğe giren Endüstriyel Araştırma ve Geliştirme Çalışmalarını Teşvik Kanunu 35 olmuştur. O tarihten beri birkaç kez yenilenen kanun bilim ve teknoloji alanındaki devlet politikalarının parametrelerini belirlemektedir. Yasanın açıklanan hedefleri bilim temelli, ihracat odaklı sanayi dalları geliştirmek ve böylece ödemeler dengesini iyileştirirken işsizlik sorununu ortadan kaldırmak olmuştur. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için gerekli faaliyetlerin sorumlusu OCS olarak belirlenmiştir. Bu hedefleri desteklemek amacıyla ülkenin teknolojik ve bilimsel altyapısının genişletilerek bu altyapıdan azami seviyede yararlanılması, üstün nitelikli işgücünden sonuna kadar destek alınması

32

Office of the Chief Scientists Manuel Trajtenberg, R&D Policy in Israel: An Overview and Reassessment, Tel Aviv Üniversitesi: 2000, http://www.tau.ac.il/~manuel/pdfs/R%26D%20Policy%20Israel.pdf, s.3. 34 Trajtenberg, s.5. 35 Law for the Encouragement of Industrial R&D 33

öngörülmüştür. Teşvik kanunun temelinde finansal teşvikler bulunmaktadır. İster büyük kuruluşlar, ister yeni kurulmuş yenilikçi şirketler olsun gerekli kıstasları sağlamak şartıyla tüm şirketler yenilikçi ve ihracat odaklı projeler için fonlardan eşit şartlarda yararlanacaklardır. OCS bu projelerde daha eski şirketlere %50, yeni kurulan girişimci şirketlere de %66’ya kadar finansal destek sağlamakla görevlendirilmiştir. OCS bunun dışında çok geniş yelpazede programa destek vermektedir. Bu programlar arasında öne çıkanlar 1994 yılında devreye alınan ve jenerik araştırmaları destekleyen Magnet Programı, 1991 yılında başlanılan ve teknolojik inovasyonu teşvik eden Incubator36 Programı ve uluslararası alanda ikili veya çok taraflı ARGE çalışmalarını destekleyen çeşitli programlardır.

37

Bunların dışında girişim sermayesine finansal kaynak

sağlayan ve 1993’de kurulan Yozma adlı program da kayda değer çalışmalardan biridir. İsrail’in dünya çapında lider olduğu teknoloji alanlarındaki şirketlere öz sermaye yatırımı ile katılım yapan program özellikle iletişim, bilgi teknolojileri ve yaşam bilimleri alanlarında yüksek büyüme potansiyeli taşıyan şirketleri desteklemektedir. 38 Forbes Dergisi’nde yer alan İsrail’in artan inovasyonlarını konu alan makaleye göre Kasım 2013 itibarıyla İsrail’in 7.7 milyonu biraz aşan nüfusu ve birçoğu ileri teknoloji şirketi olmak üzere 4800 civarında yeni girişimi bulunmaktadır. Bu şirketler İsrail’in ileri teknolojide küresel çapta söz sahibi olması için lokomotif görevi üstlenmektedirler. İsrail’in kültürü, çevresi ve hevesli tutumu Silikon Vadisi ile rekabet edecek bir teknoloji patlamasına vesile olmuştur. Yeni girişimlerin sadece adedi değil içeriği ve inovasyon yapma yönü de önem taşımaktadır. Örnek vermek gerekirse Waze adlı bir cep telefonu trafik ve navigasyon uygulaması dünya çapında 50 milyon kişi tarafından kullanılmaktayken başarısından ötürü Google tarafından satın alınmıştır. Görme engellilere optik sinirler sayesinde görme olanağı sunan OrCam ve elektrikli otomobillerin üç katı fazla kilometre yapmasını sağlayan bir lityum araç bataryası geliştiren Phinergy İsrail’in yaratıcı teknolojilerine sadece birkaç örnek olarak ortaya çıkmaktadır. İçinde bulunduğu bölge açısından dezavantajlı olmasına rağmen bu ülkenin inovasyon konusundaki başarısı üzerine çeşitli fikirler bulunmaktadır. Makalede eğitim sistemi, erken yaşta yapılan zorunlu askerliğin verdiği disiplin, göçebe bir toplum olmanın verdiği kültür çeşitliliği, hayata erken atılma ve girişimci ruhu gibi faktörler İsrail’in inovasyon başarısına atfedilmektedir. 39 36

Kuluçka Merkezi Trajtenberg, s.6. 38 http://www.yozma.com/overview/ (26 Ağustos 2016) 39 http://www.forbes.com/sites/realspin/2013/11/07/what-are-the-secrets-behind-israels-growing-innovative-edge/#3fb150b11728 (25 Ağustos 2016) 37

Güney Kore’nin ardından ARGE harcamalarının GSYH’deki payı açısından %4.1 ile ikinci sırada yer alan İsrail’in 2008 yılı itibarıyla ARGE faaliyetlerinin %52’si özel sektör tarafından karşılanmaktadır. Avrupa Komisyonu’nun Bağımsız Denetim ve Danışmanlık şirketi Deloitte Touche Tohmatsu’ya hazırlattığı bir rapora göre ise 2014 yılında İsrail’de ARGE harcamalarının %79’unu özel sektör finanse etmektedir. Aynı rapora göre Yükseköğrenim Komisyonu Konseyi Planlama ve Bütçeleme Komitesi (“VATAT” 40) ve Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanlığı Baş Bilim Adamları Ofisi olmak İsrailli bilim adamlarına fon sağlayan iki kuruluş bulunmaktadır. 41 3.3

Japonya Japonya’nın teknolojiye verdiği önem oldukça eskilere gitmektedir. 1603’den 1868 yılına

kadar süren Edo Dönemi boyunca kurulan laboratuvarlar 1868’de başlayıp 1912’ye kadar süren Meiji Döneminin ilk yıllarında kraliyet üniversitelerine dönüştürülmüştür. Ancak o tarihlerde araştırma ve geliştirmeye ayrılan belli bir bütçe olmadığı gibi araştırma kavramı hakkında henüz bir bilinç de oluşmamıştır. Aynı yıllarda üniversitelere ilaveten doğrudan devlete bağlı laboratuvarlar da bulunmaktadır. 1910 yılında başlatılan sanayi yapılanmasının bir parçası olarak Japonya’da endüstriyel teknolojinin geliştirilmesi amacıyla devlet araştırma enstitülerinin (“GRI”42) kurulmasını öneren ilk politika beyanı 1912’de Sanayi Konseyi tarafından açıklanmıştır. Bu çerçevede bir grup araştırmacı Japonya’nın teknoloji ithal eden konumundan çıkarak kendi teknolojisini inşa etmesi adına kimya laboratuvarları kurulması fikrini ortaya atmıştır. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte sanayi ürünlerinin ithali zorlaşmış dolayısıyla kendi üretimini yapmak bir anlamda mecbur hale gelmiştir. Böylelikle Tarım ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde 1914’de kurulan Kimya Sanayi Konseyi sanayi-devlet işbirliği ile bir kimya araştırma enstitüsü kurulması tavsiyesinde bulunmuş 1917 yılında Fizik ve Kimya Araştırma Enstitüsünün (“Riken”) kurulmasıyla sonuçlanmış, sübvansiyon ve bağışlarla finanse edilen bir kamu kuruluşu olarak faaliyet göstermiştir. İlk başlarda fizik ve kimyacılar arasındaki çekişmeler nedeniyle etkin bir şekilde çalışamayan kuruluş ikinci direktörü Masatoshi Okochi liderliğinde aşağıdaki prensipler etrafında başarıyla çalışmaya başlamıştır: 

40

Sanayi ile sıkı bağlar kurulması ihmal edilmeksizin temel araştırmaya bağlılık;

The Planning and Budgeting Committee of the Council for Higher Education http://ec.europa.eu/euraxess/pdf/research_policies/country_files/Israel_Country_Profile_RR2014_FINAL.pdf (27 Ağustos 2016) 42 Government Research Institute 41



Merkezi olmayan bir araştırma yönetimi politikası güderken araştırma bölüm başkanlarına finansal ve kişisel kararlarda belli bir özgürlük tanımak;



Araştırma sonuçlarının değerlendirilmesinden lisanslama ve ticarileşmeye, elde edilen faydaların tekrar temel araştırma faaliyetlerine yatırılmasına kadar verimli bir döngü oluşturulması. 43

Riken II. Dünya Savaşı’na kadar bu prensipler etrafında çalışırken günümüzde girişim sermayesi olarak bilinen şekilde birçok şirketin kurulmasında rol oynamıştır. II. Dünya Savaşı sonrası Japonya askeri gücünü güçlendirme politikasından vazgeçerek toplum refahını ön plana alan ekonomiye odaklı bir hedef gütmeye başlamıştır. Bu çerçevede Ticaret ve Sanayi Bakanlığının çeşitli bölümleri, Patent Ofisi, Küçük ve Orta Boy İşletmeler Dairesi 44, Ulusal Deneysel Laboratuvarları45, Ulaştırma Bakanlığından otuz bir temsilci Sanayi Teknoloji Ajansı’nın46 desteği ile ilk defa teknoloji üzerine “ülkemizin endüstriyel teknolojisinin durumu” adlı resmi bir rapor yayınlamıştır. Raporda mevcut durumun çeşitli eksikleri belirlenirken uluslararası arenadan gelen rekabetten ötürü Japonya’nın teknolojik kapasitesini geliştirmesinin aciliyet kazandığı sonucuna varılmıştır. Bu amaca ulaşmak için yapılması gerekenler şu şekilde sıralanmıştır: 

ABD Akademik Komisyonu’nun47 tavsiyesi çerçevesinde uygulamalı araştırma ve

geliştirmenin ilerletilmesi; 

Teknolojik transfere akademik dünyanın aktif katılımının sağlanması;



Standart ve normlar; kalite kontrolü; değerlendirme teknolojisi ve ölçümleme

cihazları geliştirilmesi yoluyla üretim denetiminde “bilimsel metoda 48” geçilmesi; 

Şirket adedi ve çalışan sayısı bakımından o tarihte Japon ekonomisinin belkemiğini

oluşturan küçük ve orta boy işletmelere teknik destek verilmesi; 

43

Yeni teknolojinin geliştirilmesinde kapsamlı bir yaklaşım sergilenmesi;

Harayama Yuko, Japanese Technology Policy History and a New Perspective, Japonya: The Research Institute of Economy, Trade and Industry, 2001, s. 2 44 Small and Medium Enterprise Agency 45 National Experimental Laboratories 46 Industrial Technology Agency 47 US Academic Commission 48 Scientific Method

Bu prensipler çerçevesinde devlete teknoloji transferi için mali teşvikler verme, mühendislerin eğitimi konusunda destek verme, teknolojik altyapıya yatırım yapma, standart getirme ve ölçümleme yapma amacıyla oyunun kurallarına müdahale etme gibi belli konularda müdahale etme hakkı tanınmıştır. Patent sistemi, akademik dünya ve mühendislik eğitimi olmak üzere hali hazırda mevcut üç mekanizmanın devletin bu müdahalelerinde etkin rol oynaması beklenmiştir. Bütün öngörü ve çabalara karşın Japonya’nın teknoloji ithal etme kültürü 1950’lere kadar devam etmiştir. İthal ettiği teknolojileri ülkeye adapte etmekte ve geliştirmekte başarılı olan Japonya bu şekilde 1960’lara kadar devam etmiştir. 1960’lı yıllarda yeni bir eğilim doğmuş özel sektör şirketleri bünyelerinde teknoloji üretmek amacıyla “Merkezi Araştırma Laboratuvarları 49” kurmuşlardır. 50 20. Yüzyılın son on yılı bilgi ekonomisinin yeşerdiği bir dönem olurken birçok OECD ülkesi gibi Japonya da bilgi ekonomisinin temelinde yatan araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız vermiştir. 1980 yılında temel politika hedefi olarak “Ulus Temelli Bilim ve Teknoloji” için hedef koyma kararı alan Japon hükümeti o tarihten başlayarak bilim, teknoloji, sanayi ve yükseköğrenim ile ilgili çeşitli yasalar çıkarmış ve politika paketleri hazırlamıştır. Bu faaliyetlerin ortak paydası ise sanayi-üniversite- devlet işbirliğini desteklemek olmuştur. 1995’de kabul edilen Bilim Teknoloji Temel Kanunu bu konudaki çabaları birleştirmiş hükümete bilim ve teknoloji alanında yasal yetki tanımıştır. 1995’de çıkarılan yasa Japonya’nın 1996-2000 dönemi için hazırlanan ilk Bilim ve Teknoloji Temel Planına temel oluşturmuştur. Bu planın hedefleri arasında devletin finanse ettiği AR&GE projelerinin GSYH’ye oranını 2000 yılına kadar iki katına çıkarmak; araştırma fonlarını kayda değer tutarda arttırmak; 2000 yılına kadar 10.000 doktora sonrası pozisyon açmak; sektörler arası, bölgeler arası ve uluslararası teknoloji transferine olanak sağlayacak önlemler almak; kamu destekli AR&GE temalarının değerlendirmesini yapacak sistemler kurmak, araştırma kuruluşları, kamu sektöründeki araştırmacıların sevk ve idaresini yapmak; AR&GE altyapısını geliştirmek yer almıştır. Birinci Bilim ve Temel Teknoloji Temel Planı’nı 2001-2005 dönemini kapsayan ikincisi, 2006-2010’u kapsayan üçüncüsü, 2011-2015’i kapsayan dördüncüsü ve 2016-2020 dönemini kapsayan beşincisi izlemiştir. Birinci plan sistemik konuları içermekteyken ikincisi belli bilim alanları için öncelikler eklemiştir.

49 50

Central Research Laboratories Yuko, s.3-4.

Japonya’nın bilim ve teknoloji politikaları Bilim ve Teknoloji Temel Planları kanalıyla yönetilirken önem verilen alanlar nükleer enerji, küresel ısınmanın önlenmesi, bilgi ve iletişim teknolojisi, bioteknoloji, biokütle kullanımı, fikri mülkiyet, okyanus politikası, uzay çalışmaları olmuştur. 3.4

Amerika Birleşik Devletleri Bilim adamlarının “bilim sınır tanımaz” düşüncesi kapsamındaki özgürlük algısı II. Dünya

Savaşı sırasında Nazi Almanya’sı ve Sovyet Rusya’nın teknolojiyi askeri amaçlarla kullanması ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin bunu taklit etmesiyle ulusal güvenliği merkeze alır hale gelmiştir. Bilim ve teknoloji ulusal politika araçları haline gelirken II. Dünya Savaşı sonrası bilimsel bilginin teoriden toplumsal faydaya dönüştürülmesi gerektiği fikri egemen olmuştur. Devletler birbiri ardına bilim politikaları hayata geçirirken bu konuda öncülüğü Amerika Birleşik Devletleri yapmıştır. 51 17 Kasım 1944’de dönemin ABD Başkanı olan Franklin D. Roosevelt’in Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Dairesi52 Başkanı Dr. Vannevar Bush’a yazdığı mektup Amerika Birleşik Devletleri’nin II. Dünya Savaşı sonrası bilimsel gelişmelere öncülük etmesinde anahtar rol oynamıştır. Roosevelt mektubunda Bush’a direktörü olduğu Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Dairesi’nin II. Dünya Savaşı sırasında takım çalışması ve işbirliği içinde bilimsel araştırma yaptığı ve teknik sorunları çözdüğünü ifade etmiştir. Bu çabaların barış zamanında da ulusun sağlığı, yeni işletmelerin kurulması, yeni iş imkânlarının oluşturulması ve ulusal yaşam standartlarının iyileştirilmesinde kullanılmaması için hiçbir gerekçe olmadığını belirterek Bush’tan dört konuda tavsiye istemiştir: 

Milli güvenliği sıkıntıya sokmadan ve askeri yetkililerin onayı alınarak savaş sırasında bilim ve teknoloji adına elde eden bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması için ne yapılabileceği;



Hastalıklarla mücadelede tıp ve tıpla ilintili dallarda nasıl bir program hazırlanması gerektiği;

51

İrfan Elmacı, “Bilim Politikası Çalışmalarında Bütünsellik Arayışı Ve “Türk Bilim Politikası 1983-2003””, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 55, 1 (2015) 55-68 52 Office of Scientific Research and Development



Kamu ve özel sektör tarafından gerçekleştirilen araştırma faaliyetlerine hükümetin katkıda bulunmak için neler yapabileceği;



Amerikan gençliğinin arasında bilimsel yetenekleri bulunanları keşfetmek ve geliştirmek için etkin bir program hazırlanıp hazırlanamayacağı.

Bush’un Başkan’ın bu sorularına “Science- The Endless Frontier (Bilim Sonsuz Ufuklar)” başlıklı raporuyla verdiği yanıt şu şekilde başlamaktadır: “Hastalıklara karşı açılan savaşta ilerleme yeni bilimsel bilgiye dayanmaktadır. Yeni ürünler, yeni sanayi dalları ve daha çok iş imkânı doğanın kanunlarına dair bildiklerimize her yeni gün yenilerini eklememizi gerektirmektedir. Benzer şekilde düşmanca davranan ülkelere karşı savunmamız yeni bilgi sayesinde üreteceğimiz yeni ve geliştirilmiş silahlarla mümkündür. Bu gerekli yeni bilgi ise ancak temel araştırma ile elde edilebilecektir. İster savaş, ister barış zamanı olsun bilimin ulusal refahtaki payı sadece ve sadece takımın bir parçası olmasıyla mümkündür. Ancak ulus olarak bilimsel ilerleme olmaksızın diğer alanlarda ne kadar ilerlersek ilerleyelim, modern dünyada sağlık, zenginlik ve güvenliğimizi garanti altına almamız söz konusu değildir.” 53 Bush’un merkeze bilimi alan önerileri kabul görmüş ve ABD’nin bilim politikası olarak hayata geçmiştir. 54 Vannover Bush’un Science-The Endless Frontier adlı raporunda öngördüğü şekilde uygulanan Amerikan bilim politikası istenilen sonucu vermemiş, Federal Hükümet’in desteğine rağmen Amerikan girişimcileri mevcut iktisadî sistemi ayakta tutacak ve toplumsal refahı istenen düzeye çıkaracak ölçek ve hızda yenilik üretmemiştir. 1993 yılında bu durumu tespit eden Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi Direktörü D. Allan Bromley dönemin Amerikan Başkanı George H.W. Bush’a bir rapor sunmuştur. Bromley, raporunda aradan geçen süre zarfında hem bilim ve teknolojisinin doğasının hem de dünya koşullarının değiştiğini ifade ederek ulusal bilim ve teknoloji politikasının gözden geçirilmesinin gereğini ortaya koymuştur. Böylelikle Amerika Birleşik Devletleri’nin bilim politikası artık bilim ve teknoloji politikasına dönüşmüştür. Bu gelişmeler ışığında Federal Hükümet artık sadece temel araştırmaları ve bilim adamlarını değil; yenilik üretme sürecinin özel girişimciye çok daha yakın faaliyet alanlarını da desteklemeye; bu alanlarla ilgili olarak doğrudan girişimciyi teşvik edecek kurumsal ve yasal düzenlemeler yapmaya başlamıştır. George H.W. Bush’tan sonra gelen Başkan Bill Clinton ve Yardımcısı Al Gore, 22 53 54

National Science Foundation, https://www.nsf.gov/od/lpa/nsf50/vbush1945.htm (27 Ağustos 2016) Elmacı, s.56.

Şubat 1993’te “Amerikan Ekonomisinin Büyümesi için Teknoloji: Ekonomik Güç Sağlamak için Yeni Bir Yol” başlıklı bilim ve teknoloji politikası açıklamışlar, 1997 yılında ise bu politika sayesinde elde edilen başarıları şu şekilde sıralamışlardır: 

Özel sektör inovasyon ve yatırımları için iş ortamı geliştirildi.



Temel araştırmalara verilen Federal destek güçlendirildi.



Ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve yüksek ücretli işler yaratmak için Federal Araştırma Geliştirmede öncelik sivil teknolojilere verildi.



Teknolojiden herkesin daha fazla yararlanabilmesi için, bütün çocuklarımıza “dünya klâsında” bir öğretim sağlanması ve işgücümüze, yaşam boyu katılma imkânını bulabileceği, verimli bir eğitim verilmesi yolunda adımlar atıldı.



Savunma araştırmaları ve tedariki, Savunma Bakanlığı’nın öncülüğünde, çift amaçlı teknolojilere doğru yönlendirildi; buna elverişli ticarî teknolojilerde de sivil sanayileri güçlendirme yanında askerî ihtiyaçları da karşılama amacı güdüldü.



Ulusal Enformasyon Altyapısı için destek sağlandı ve teşvik edici bir ortam yaratıldı.



Çevre koruma için ekonomik büyümeyi de teşvik edecek teknoloji stratejileri geliştirildi.



Uzay programı yeniden düzenlendi.



Bilim ve teknoloji alanındaki Federal faaliyetin verim ve etkinliğini artırmak için yeni düzenlemelere gidildi.



Ekonomik büyümeyi destekleyen ticaret ve ihracat politikaları yürürlüğe kondu. 55

Bugün için ABD’de bilim ve teknoloji politikalarının temelini 2008 yılında kabul edilen Ulusal İnovasyon Yasası oluşturmaktadır. Yasanın kökeni “National Innovation Initiative (Ulusal İnovasyon İnisiyatifi)” adlı bir kuruluşun “Innovate America (Yeni Şeyler Yap Amerika)” raporuna dayanmaktadır. Yeni politikada, ana fikir olarak Amerika’nın refahının diğer toplumların

55

Aykut Göker, “Bilim Politikalarında Ulusal Boyut: Dünya Örnekleri ve Türkiye”, Ulusal Bağımsızlık için Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı, Malatya: İnönü Üniversitesi, 13-16 Haziran 2006, s. 5-6. http://www.inovasyon.org/pdf/AYK.InonuUni.16Haz.06.pdf (31 Ağustos 2016)

refahına da bağlı olduğu için inovasyon konusunda işbirliklerinin arttırılması ve kazan-kazan anlayışının egemen olması gerektiğinin altı çizilmektedir. 56 3.5

Türkiye 80 milyon civarında nüfusu, genç ve dinamik yapısıyla Türkiye dünyanın sayılı

ekonomilerinden olmanın önemli adaylarından biridir. Ancak günümüz dünyasında uluslararası arenada başarının sırrı bilim, teknoloji ve inovasyonda yatmaktadır. Bu konuda başarılı olan ülkeler Gayrisafi Yurtiçi Hasılalarının %3.5’dan fazlasını araştırma ve geliştirmeye ayırmaktadır. Ülkemizde bu oran şu an için en güncel veriler olan 2014 verilerine göre %1.007 oranındadır. 2000 yılında %0.479 olan bu oran her yıl artmakla birlikte halen istenilen düzeyin altındadır. Tarihsel olarak incelendiğinde Türkiye’de bilimsel anlamda ilk adım 1962 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Bunun akabinde ilan edilen Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) ve 1963 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (“TUBİTAK”) bu konuya katkıda bulunan gelişmelerden olmuştur. İkinci ve üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planlarında teknoloji transferinden bahsedilmiş, teknoloji politikalarının telaffuz edilmesi ilk kez dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda olmuştur. Ancak 1960’lı ve 70’li yıllarda doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı araştırmaların desteklenmesiyle sınırlı kalınmıştır.57 Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasına yönelik ilk belge niteliğindeki çalışma 1980’lerin başında “Türk Bilim Politikası:1983-2003” olmuştur. Türk Bilim Politikası 1983-2003 dokümanı iki seneyi aşan sürede geniş katılımla TÜBİTAK, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Devlet Planlama Teşkilatı, Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler, ilgili Bakanlıklar ve bunlara bağlı araştırma kuruluşlarına mensup üç yüz civarında bilim adamı ve uzmanın iştirakiyle hazırlanmıştır. Beş bölümden oluşan kapsamlı çalışmada Temel Bilimler Araştırma Politikası, Milli Savunma Araştırma Politikası ve Sektörler Bazında Bilim ve Araştırma Politikaları önerileri getirilmiştir. Temel bilimlerdeki araştırmaların sanayiye yönlendirilmesinin hedeflendiği “Temel Bilimler Araştırma Politikası” ile bilim-sanayi bağının sağlanarak Türk sanayiinin teknolojik

56

Göker, s.7-8. İzmir Ticaret Odası, Dünyadaki Trendler Işığında Türkiye’de Teknoloji Geliştirme Politikaları ve İzmir’in Potansiyeli, İzmir, s.22, 2013, http://www.izto.org.tr/portals/0/argebulten/subat2013teknolojigelistirmepolitikalari.pdf, (30 Ağustos 2016) 57

ilerlemesi ve kalkınmayı desteklemesi amacı güdülmüştür. “Millî Savunma Araştırma Politikası”, iki temel amaç üzerine oturtulmuş, öncelikli olarak savunma ihtiyaçlarının karşılanması ve sonrasında bu sahanın diğer alanlardaki endüstriyel, teknolojik gelişmeyi zorlaması hedeflenmiştir. “Sektörler Bazında Bilim ve Araştırma Politikası” ise ülkenin sosyoekonomik kalkınması yolunda öncelikli sektörler olarak tarım, enerji, sanayi, altyapı, sağlık, madencilik, çevre sektörleri olarak belirlenmiştir. Ancak dokuman maalesef uygulamaya konulduktan hemen sonra yok sayılarak rafa kaldırılmıştır. 58 “Türk Bilim Politikası:1983-2003” başlıklı çalışma uygulamaya giremese de bu çalışmanın en önemli sonuçlarından birisi, “Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu” (BTYK) olmuştur. 1983 yılında kurulmasına karşın ilk toplantısını ancak 1989 yılında yapabilen Yüksek Kurul’un ilk somut çalışması, 1993 yılındaki ikinci toplantısında karar altına alınan ve 1983 dokümanının revize edildiği “Türk Bilim ve Teknoloji Politikası: 1993-2003” dokümanıdır. 59 BTYK, 19832004 yılları arasında sadece 9 kez toplanmışken, 2004-2016 yılları arasında yılda iki kez düzenli olarak toplanmaya başlamıştır. 60 Türkiye’nin 1996-2000 dönemini kapsayan 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın bir ürünü olan Bilim ve Teknoloji Atılım Projesi aşağıdaki yedi atılım alanından oluşmuştur: 

Ulusal Enformasyon Şebekesi ile bu şebeke üzerinden sunulabilecek Telematik Hizmetler Ağının Kurulması.



Esnek Üretim/Esnek Otomasyon Teknolojilerine Ülke Sanayiinin Uyarlanması.



Demiryolu Sisteminin Hızlı Tren Teknolojileri Bazında Yenilenmesi ve Şehiriçi Ulaşımda Raylı Sistemlerin Geliştirilmesi.



Uzay ve Havacılık Sanayileriyle Savunma Sanayiinde, Alan ve Ürün Seçiminin İtmesine Dayalı bir Sınaî Yatırım ve Gelişme Stratejisi İzlenmesi.



Gen Mühendisliği ve Bioteknoloji Ar-Ge Üzerinde Odaklanma; GAP v.b. Projeleri Baz Alan Açılımlar.

58

İrfan Elmacı, Bilim Politikası Çalışmalarında Bütünsellik Arayışı Ve “Türk Bilim Politikası 1983-2003”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt 55, Sayı 1 (2015), s. 55-68. 59 S. Turgut Tümer, Türk Bilim ve Teknoloji Politikasının Dünü, Bugünü ve Yarını, I. Ulusal Mühendislik Kongresi, Eski Foça, İzmir: 20-21 Mayıs 2004, s.3. 60 https://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/icerik-bilim-ve-teknoloji-yuksek-kurulu (31 Ağustos 2016)



Çevre Dostu Teknolojiler, Enerji Tasarrufu Sağlayıcı Teknolojiler ve Çevre Dostu Enerji Teknolojileri Üzerinde Odaklanma ve Uygulama Alanlarını Ülke Çapında Hızla Geliştirip/Genişletme.



İleri Malzeme Teknolojilerinde, Diğer Atılım Alanlarını Destekleyici Yönde ArGe ve Uzantısındaki Sınai Yatırımlar.61

Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi ve bu projeyi esas alan 1997’de açıklanan Bilim ve Teknoloji Politikası da başarıya ulaşamayan projelerden biri olmuştur. Bugüne kadar hazırlanan dokümanların 2003 yılına kadar olan dönemi içermesi nedeniyle BTYK’nın Aralık 2000 toplantısında günümüzde Vizyon 2023 adıyla bilinen bilim ve teknoloji politikasının kararı alınmış, TÜBİTAK hazırlıkları yapmakla görevlendirilmiştir. Bugüne kadar bilim ve teknoloji politikalarında başarıya ulaşamamanın nedenleri bilim ve teknoloji politika tasarımının, ulusal sosyo-ekonomik hedeflere yönelik, uzun vadeli bir stratejik planlama kapsamında ele alınmamış olması ve politikalarının uygulanabilmesi için gerekli olan toplumsal destek ve siyasi iradenin sağlanamamış olması başarısızlığın nedenleri olarak tespit edilmiştir. 62 Yeni Türkiye’de Bilim ve Teknoloji alanında ulusal ya da uluslararası düzeyde faaliyet gösteren birçok oluşum gözlemlenmekte, bunların en büyüğü ve diğer oluşumların da denetleyicisi olan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu (“TÜBİTAK”) Türkiye’deki araştırmacılara da fon veren en önemli kuruluşlardan biridir. TÜBİTAK dışında, 

2011 yılının Haziran ayında yeniden yapılanan, üniversite-sanayi işbirliğini

geliştirmeyi ve başta KOBİ’ler olmak üzere Ar-Ge çalışmalarına verilen desteği artırıp, sanayinin teknolojik altyapısını güçlendirerek rekabet gücünü artırmaya yönelik çalışmalar yürüten Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı; 

2007 yılından beri, güdümlü teknoloji geliştirme projeleri ile araştırma altyapısı ve

araştırmacı insan gücü yetiştirme programlarını destekleyen Devlet Planlama Teşkilatı (“DPT”); 

Dış Ticaret Müsteşarlığı (“DTM”);



Enerji politikalarına, arz güvenliğine, yerli enerji teknolojileri ve endüstrisine

hizmet edecek projeleri destekleme amacıyla Enerji Sektörü Araştırma Geliştirme Projeleri

61

62

Tümer, s. 3 Tümer, s. 5

Destekleme Programı (EN-AR) kanalıyla 36 ay sürelik projelere 2014 senesine kadar toplam 50 milyon TL hibe veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilim ve teknolojiye destek veren kuruluşlar arasında yer almaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ayrıca ilgili alanda araştırma yapan kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile işbirliği yaparak bilimsel araştırmaları yapan, yaptıran, koordine eden Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN)’i de bünyesinde bulundurmaktadır. Araştırma stratejilerinin planlanmasında olduğu kadar fonlanmasında da önemli olan DPT ise üniversiteler, TÜBİTAK, TARAL (Türkiye Araştırma Alanı) ve diğer kamu kuruluşlarına hükümetin araştırma - geliştirme çalışmaları için ayırdığı fonların ana kaynağı olan Teknolojik Araştırma Sektörü Yatırım Bütçesi’ni de hazırlamaktadır. DPT’nin desteklediği projelerde bütçenin alt sınırı 1.000.000 TL olup, öncelikli alanlar 2011 itibarıyla; geleceğe yönelik olarak nanoteknoloji, bioteknoloji, yeni nesil nükleer teknoloji, hidrojen ve yakıt pili teknolojileri, sanayinin ihtiyaç duyduğu ve rekabet gücünü artıracak araştırmaların yanı sıra uzay ve savunma teknolojileri olarak belirlenmiştir. 63 TUBİTAK, bünyesinde bulunan çeşitli daire başkanlıkları aracılığıyla araştırmacılara fon desteği vermektedir. Bu başkanlıklardan bir tanesi olan Araştırma Destek Programları Başkanlığı (“ARDEB”) sekiz farklı program kanalıyla program aracılığıyla azami 120.000 TL’ye kadar araştırma desteği vermektedir. Yine TUBITAK bünyesinde bulunan Bilim İnsanları Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEP) ise bilim insanlarının yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine katkıda bulunmaktadır. Bu katkılar yurt içi burslar; lisans, yüksek lisans ve doktora burs programları ile doktora sonrası araştırma, konuk bilim insanı ve doktora sonrası geri dönüş burs programını kapsamaktadır. Yurt dışı bilimsel faaliyetler için verilen burslar ise, doktora burs ve araştırma bursu programı ile bilimsel etkinliklere katılım ve bilimsel işbirliğine yönelik etkinlikleri destekleme programlarını içermektedir. ARDEB VE BİDEP dışında Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Daire Başkanlığı (BTYPD) ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) isimli birimler de diğer öne çıkan kuruluşlar arasında yer almaktadır.

63 64

http://www.khas.edu.tr/1959/baslica-fon-kuruluslari, (31 Ağustos 2016) http://www.khas.edu.tr/1959/baslica-fon-kuruluslari, (31 Ağustos 2016)

64

4.

BİLİM TEKNOLOJİDE BEYİN GÖÇÜ VE TÜRKİYE Dünya çapında göçmen sayısı 1960 yılında 75 Milyon iken, 2005 yılında 190 Milyona

yükselmiş neredeyse dünya nüfusuyla aynı oranda artış göstermiştir.

65

Uluslararası Göç Raporu

2015 verilerine göre ise dünya çapında göçmen sayısı 244 Milyona erişmiş, günümüzde de artış hızını kesmemiştir. Bu rapordaki verilere göre göçmenlerin %67’si 20 ülkede toplanırken, Amerika Birleşik Devletleri 47 Milyon göçmen ile dünya göçmen nüfusunun %19’unu bünyesinde barındırmaktadır. Almanya ve Rusya Federasyonu ise on ikişer milyon göçmen ile iki ve üçüncü sırada yer almaktadır. 66 “Beyin göçü” kavramı bir ülkenin kaynaklarının, “insan kaynakları” şeklinde uluslararası transferi anlamına gelmekte, bu transfer çoğu zaman göreceli olarak iyi eğitimli insanların gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru göç etmesi şeklinde olmaktadır. 2000 yılındaki verilere göre OECD ülkelerinde 20 Milyon iyi eğitimli göçmen yaşamaktadır. On yıl öncesiyle kıyaslandığında %63.7 oranında artış gösteren nitelikli göçmen sayısına kıyasla nitelikli olmayan göçmen sayısı artışı %14.4 ile çok daha düşük seviyede gerçekleşmiştir.

67

Beyin göçünün

nedenleri oldukça iyi bilinmektedir. Arz tarafında dünya ekonomisinin küreselleşmesi insan kaynaklarının herkesin tercih ettiği ve kaynağın zaten bol olduğu yerlerde toplanması ve uluslararası göçmenler arasında pozitif ayrımcılıkla seçilmesine neden olmaktadır. Talep tarafında ise 1980’lerde Avustralya ve Kanada gibi ülkelerin 1980’lerden kaliteyi esas alan seçici göçmen politikaları günümüzde yeteneği kendi ülkesine çekme yarışına dönüşmüştür. 68 Türkiye de beyin göçü veren ülkelerden biridir. Ankara Ticaret Odası’nın 2004 yılında yayınladığı bir rapora göre yurtdışında eğitim gören 100 kişiden 59’u dönmemektedir. 69 OECD’nin Türkiye’de beyin göçüne dair bir raporda ise 2011 yılı sonu itibarıyla OECD ülkelerine göç etmiş ve çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 1 Milyon 281 Bin kişi seviyesindedir. Bu rakam 2001 yılı rakamlarıyla karşılaştırıldığında artış oranı yüzde 25,2 olmuştur. Buna karşılık 65

Frédéric Docquier ve Hillel Rapoport, Globalization, Brain Drain and Development, Discussion Paper Series No 5590, Bonn, Mart 2011, s.2 http://ftp.iza.org/dp5590.pdf 66 http://www.un.org/en/development/desa/population/migration/publications/migrationreport/docs/MigrationReport2015_Highlig hts.pdf 67 http://econweb.umd.edu/~lafortune/puc-readings/beine_docquier_rapoport_2008.pdf 68 Michel Beine, Frederic Docquier ve Hillel Rapoport, “Brain Drain and Human Capital Formation in Developing Countries: Winners and Losers”, The Economic Journal, No. 118 (2011), s. 631–652. http://econweb.umd.edu/~lafortune/pucreadings/beine_docquier_rapoport_2008.pdf (30 Ağustos 2016) 69 http://www.turkstudent.net/content/article/3720/turk-bilim-adamlari-yurtdisinda.html (30 Ağustos 2016)

OECD ülkelerine göç eden yüksek eğitimli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı 2001 yılında 99 bin 500 civarındayken, 2011 sonunda yüzde 83 artışla 182 bin kişiye ulaşmıştır. Göç eden yüksek eğitimli erkek sayısındaki artış oranı yüzde 69 olurken kadınlarda bu oran yüzde 82 olarak gözlemlenmiş, beyin göçünde en çok tercih edilen ülkelerinde başında ise, Almanya, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda gelmiştir. Bu veriler ışığında Türkiye, OECD ülkeleri arasında en çok göç veren ülkeler sıralamasında dokuzuncu sırada bulunmaktadır. Kuruluşun içerisinde OECD ülkelerine en fazla göç veren ülkelerin başında 12 milyon kişi ile Meksika yer almaktadır.

70

2015’e damgasını vuran Türk Bilim İnsanları üzerine yapılan bir haberde 2015 yılında bilim alanında uluslararası çapta başarı gösteren sekiz bilim insanından bahsedilmektedir. Listenin başında ilk kez Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen ve DNA onarım mekanizmasını keşfeden Aziz Sancar yer almaktadır. 1946 yılında Mardin’de doğan ve İstanbul Tıp Fakültesini bitiren Sancar sonrasında eğitim için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiş ve 300’e yakın bilimsel makale ve bu makalelere yapılan 12 binden fazla atıfla, bilimsel araştırmada eşine az rastlanır bir başarıya imza atmıştır. Nobel Kimya ödülünü aldığı hücrelerin DNA hasarını nasıl onardığını ve genetik bilgiyi nasıl koruduğunu açıklayan çalışması sayesinde yaşayan hücre fonksiyonlarının nasıl gerçekleştiğine ilişkin temel bilgi sağlanarak, yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesine imkân tanınmıştır. Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen üç Türk’ten biri olan Prof. Sancar ABD’deki Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. Listenin ikinci sırasında yer alan bilim adamı Aydoğan Özcan ve ekibi akıllı telefonları gelişmiş mikroskoplara dönüştürebilen kolay taşınabilen bir cihaz geliştirmiştir. Yıllar içinde geliştirilen cihaz sayesinde cep telefonları tek bir DNA dizinini bile tespit ederek, kanser ve Alzheimer

gibi

hastalıkları

teşhis

edebilir

olması

hedeflenmektedir.

ABD’nin

Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) çalışmalarına devam eden Aydoğan Özcan, ABD Başkanı Barack Obama tarafından 2011’de Genç Bilim İnsanları ve Mühendisler Başkanlık Kariyer Ödülüyle onurlandırılmıştır. Kuantum fiziğinde imkânsız olarak gösterilen ışık parçacıklarının sıkıştırılmasının ölçümünü yapan Mete Atatüre Cambridge Üniversitesinde, nemle çalışan buhar jeneratörü üreten Özgür Şahin Columbia Üniversitesinde çalışmaktadır. 2015 yılına damgasını vuran Türkler arasından deniz kumu kullanarak günümüzde artık cep telefonlarından elektrikli arabalara pek çok elektronik alette kullanılan lityum iyon pilin performansını üç katına çıkaran

70

http://gazetemanifesto.com/2015/11/06/oecd-turkiyeden-beyin-gocu-hizlandi/ (30 Ağustos 2016)

Cengiz Özkan ve Mihrimah Özkan ise bu çalışmalarını Kaliforniya Üniversitesi Riverside’s Bourns Mühendislik Koleji’nde gerçekleştirmişlerdir. Molekülleri tartabilen tartı icat eden Selim Hanay Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü (Caltech), pilsiz çalışan kalp pilinin mucidi Canan Dağdeviren ise Harvard Üniversitesinde görev yapmaktadır. Arama kurtarma hayvanlarını yönetebilecek bir sistem geliştiren elektrik mühendisi Alper Bozkurt ise günümüzde Kuzey Karolina Eyaleti Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Bilim ve teknoloji alanında büyük yetenek ve kapasiteye sahip Türk bilim insanlarının yurtdışına göçerek önemli buluşlar yapması bir ilk değildir. Sosyal Psikoloji alanında dünyada otorite olan Muzaffer Şerif, beyin cerrahı Gazi Yaşargil, kalp cerrahı Mehmet Öz, Harvard Üniversitesi’nde Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı olan Gökhan Hotamışlıgil Yurtdışına göç eden dünyaca ünlü bilim adamlarından sadece bazılarıdır. Bundan tam 77 yıl önce, 1939 yılında Türk Hükümeti’nin o dönemde Avrupa’da başlayan II. Dünya Savaşı’nın da etkisiyle Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderdiği 50 gelecek vaat eden öğrenci arasında yer alan Ahmet D. Kafadar da Türkiye’den beyin göçünün erken örneklerinden biri olmuştur. 71 Gerçek mühendisliği “İnsan yaşamını iyileştirmek, kolaylaştırmak” olarak tanımlayan; inovasyona, araştırma ve geliştirme çalışmalarına çok önem veren; gelişmiş ülkelerden demode kopya çekmenin yanlışlarını anlatan Kafadar’ın buluşları arasında yer alan icatlardan bazıları şöyledir: 

Modern otomotiv endüstrisinde kullanılan, kaza anında hayat kurtaran hava yastığı (airbag),



Uzay mekiklerinde yakıt tankının yakıtı bittiğinde ayrılmasını sağlayan sistem, gökdelenlerin içeri doğru yıkılmasını ve çevreye zarar vermemesini sağlayan dinamitleme sistemi;

71



Pilotları uçak kazası durumunda yukarı doğru fırlatan kolluk sistemi;



Paraşütlerin iplerinin dolanmamasını sağlayan tertibatlar,



Binaların emniyetli bir şekilde yıkılmasını temin eden patlatma sistemleri…

72

http://www.nytimes.com/1998/01/31/business/ahmed-d-kafadar-82-led-development-of-triggers-for-air-bags.html (30 Ağustos 2016) 72 Türkan Uğur Dai, “Müthiş Türk”, Dr. Ahmet Kafadar, 18 Nisan 2016, http://bilimvebilimadami.com/muthis-turk-dr-ahmetkafadar/ (20 Ağustos 2016)

Yaşamı iyileştiren ve kolaylaştıran birçok buluşu insanlığa armağan eden Ahmet Kafadar da 2015’e damgasını vuran Türk Bilim insanları gibi elimizde tutamadığımız değerlerden biri olmuştur. 5.

SONUÇ Teknolojinin temelinde bilgi, bilginin temelinde ise bilimsel araştırmanın olduğu gerçeği

Yeni Türkiye’nin 2023 hedeflerinde belirleyici olmalıdır. Bilim ve teknolojinin gelişmesi için en az devlet kadar özel sektöre de görev düşmektedir. Bilim ve teknolojide belli bir seviyeye gelmiş ülkelerde bilim ve teknoloji devlet desteği ve gözetiminde başlamışsa da bugün pek çoğunda özel sektörün payı %70-80’lere ulaşmıştır. Bu gerçek göz önüne alınarak Yeni Türkiye’de de özel sektör üretim yaparken bilim adamlarını desteklemeli, araştırmacıları istihdam etmeli ve yatırımların dönüşü için acele etmemelidir. Japonya örneğinde olduğu gibi bizzat belli başlı özel sektör şirketleri için araştırma merkezleri kurma seçeneği de göz önüne alınmalıdır. İhtiyaçlara göre belirlenecek inovasyon politikaları doğrultusunda devlet ve özel sektör aynı stratejik hedef doğrultusunda hareket etmelidir. Teknoloji ve bilime verilen değer sonucunda elde edilen bilgi birikimi yerel olarak askeri güçle sermaye gücünü de elinde bulundurmayı, dolayısıyla bağımsızlığı sağlamaktadır. Bilim ve teknoloji ekonomik bir güçtür. Bilim ve teknoloji öyle bir güçtür ki, bilim ve teknoloji geliştirmemiş olanları köle haline getirmektedir. Bu nedenle bilim artık sadece bilim için yapılmamaktadır. Bilim ve teknolojide yetkinlik gittikçe stratejik önemini arttırmaktadır. Bu yeni “efendilik ve kölelik” ilişkisi bağımsız veya bağımlı olmada belirleyici olmaktadır. Teknolojik olarak başarılı olmanın finansal kaynak açısından zengin bir ülke olmakla doğrudan alakalı olmadığı, birçok petrol yönünden zengin ülkenin bilim ve teknolojiye sahip olmaması nedeniyle bağımlı olduğu, kimya endüstrisi kuracak know-how’a dahi sahip olmadıkları bilinmektedir. Geçmişte daha çok milli güvenlik amacıyla önem verilen bilim ve teknoloji günümüzde artık insan yaşamını iyileştirmek ve kolaylaştırmak için geliştirilmelidir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri birbirinden ayıran ana unsur bilim ve teknolojide insan hayatına yaptıkları katkılar konusunda kat ettikleri mesafedir. Ekonomik gelişme ve kalkınmanın sağlanabilmesi için bilim, teknoloji, inovasyon çağımızın olmazsa olmazıdır. Bu amaçla devlet, özel sektör ve akademik dünyayı birbirine bağlayan Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi gibi araştırma merkezlerinin

çoğalması, ulusal ve uluslararası kongrelerin çoğaltılarak görüş alış verişi yapılması ve deneyimlerin paylaşılması gerekmektedir. KAYNAKÇA Ahmed D. Kafadar, 82; Led Development of Triggers for Air Bags. 1998. http://www.nytimes.com/1998/01/31/business/ahmed-d-kafadar-82-led-development-of-triggersfor-air-bags.html (30 Ağustos 2016) Beine, Michel, Frederic Docquier ve Hillel Rapoport, “Brain Drain and Human Capital Formation in Developing Countries: Winners and Losers”, The Economic Journal, No. 118 (2011). http://econweb.umd.edu/~lafortune/puc-readings/beine_docquier_rapoport_2008.pdf (30 Ağustos 2016) Boghani, Ashok B. ve Ronald S. Jonash, “The Role of Government in Fostering Innovation”, Arthur D. Little, http://www.adlittle.com/uploads/tx_extprism/1993_q1_23-27.pdf (28 Ağustos 2016) Chung, Sungchul, Innovation, Competitiveness and Growth: Korean Experiences, siteresources.worldbank.org/EXTABCDE/Resources/7455676 1288210792683/SungchulChung.pdf (25Ağustos 2016). Dai, Türkan Uğur, “Müthiş Türk”, Dr. Ahmet Kafadar, 18 Nisan http://bilimvebilimadami.com/muthis-turk-dr-ahmet-kafadar/ (20 Ağustos 2016)

2016,

Developing countries can learn from South Korea’s research and development experience. 2016. http://www.unido.org/news/press/developing-countries-can-learn-from-south-koreas-researchand-development-experience.html, (28 Ağustos 2016) Docquier Frédéric ve Hillel Rapoport, “Globalization, Brain Drain and Development”, Discussion Paper Series No 5590, Bonn, Mart 2011, http://ftp.iza.org/dp5590.pdf Elmacı İrfan, Bilim Politikası Çalışmalarında Bütünsellik Arayışı Ve “Türk Bilim Politikası 19832003”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt 55, Sayı 1 (2015), ss.55-68. Göker Aykut, “Bilim Politikalarında Ulusal Boyut: Dünya Örnekleri ve Türkiye”, Ulusal Bağımsızlık için Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı, Malatya: İnönü Üniversitesi, 13-16 Haziran 2006, s. 5-6. http://www.inovasyon.org/pdf/AYK.InonuUni.16Haz.06.pdf (31 Ağustos 2016) Investment in science and technology 'is a development benchmark', 2015, http://oneworld.org/2015/07/08/investment-in-science-and-technology-is-a-developmentbenchmark/ (15 Ağustos 2016) İzmir Ticaret Odası, Dünyadaki Trendler Işığında Türkiye’de Teknoloji Geliştirme Politikaları ve İzmir’in Potansiyeli, İzmir, s.22, 2013,

http://www.izto.org.tr/portals/0/argebulten/subat2013teknolojigelistirmepolitikalari.pdf, Ağustos 2016)

(30

http://www.khas.edu.tr/1959/baslica-fon-kuruluslari. (31 Ağustos 2016) Organization for Economic Co-Operation and Development (OECD), Innovation and Growth Rationale for an Innovation Strategy, 2007, http://www.oecd.org/science/inno/39374789.pdf (12 Ağustos 2016). OECD Economic Surveys: Korea 2016, OECD Publishing Paris, hhtp:// dx.doi.org/10.1787/ eco_surveys-kor-2016-en. Researchers’ Report 2014 Country Profile: Israel. 2014. http://ec.europa.eu/euraxess/pdf/research_policies/country_files/Israel_Country_Profile_RR2014 _FINAL.pdf (27 Ağustos 2016) Rothbard, Murray N., Science, Technology and Government, 2. Basım, Alabama: Mises Institute, 2015. Science The Endless Frontier, A Report to the President by Vannevar Bush, Director of the Office of Scientific Research and Development. 1945.National Science Foundation, https://www.nsf.gov/od/lpa/nsf50/vbush1945.htm (27 Ağustos 2016) These Are the World’s Most Innovative Economies. 2016. http://www.bloomberg.com/news/articles/2016-01-19/these-are-the-world-s-most-innovativeeconomies, (20 Ağustos 2016) Trajtenberg, Manuel, R&D Policy in Israel: An Overview and Reassessment, Tel Aviv Üniversitesi: 2000, http://www.tau.ac.il/~manuel/pdfs/R%26D%20Policy%20Israel.pdf Tümer, S. Turgut, Türk Bilim ve Teknoloji Politikasının Dünü, Bugünü ve Yarını, I. Ulusal Mühendislik Kongresi, Eski Foça, İzmir: 20-21 Mayıs 2004. Türk Bilim Adamları Yurtdışında, http://www.turkstudent.net/content/article/3720/turk-bilimadamlari-yurtdisinda.html (30 Ağustos 2016) Türkiye’den Beyin Göçü Hızlandı. 2015. http://gazetemanifesto.com/2015/11/06/oecd-turkiyedenbeyin-gocu-hizlandi/ (30 Ağustos 2016) United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization (UNESCO), Science, Technology and Innovation: Critical Means of Implementation for the SDGs, Reflections by the Scientific Advisory Board of the UN Secretary-General, 2015, https://en.unesco.org/unsab/sites/un-sab/files/Final_SAB_PB_MOI.pdf (25 Ağustos 2016). https://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/icerik-bilim-ve-teknoloji-yuksek-kurulu 2016)

(31

Ağustos

United Nations. 2015. International Migration Report. http://www.un.org/en/development/desa/population/migration/publications/migrationreport/docs/ MigrationReport2015_Highlights.pdf (30 Ağustos 2016). What Are the Secrets Behind Israel's Growing Innovative Edge? 2013. http://www.forbes.com/sites/realspin/2013/11/07/what-are-the-secrets-behind-israels-growinginnovative-edge/#3fb150b11728 (25 Ağustos 2016) World GDP Ranking 2016. 2016. https://knoema.com/nwnfkne/world-gdp-ranking-2015-dataand-charts, (29 Ağustos 2016). http://www.yozma.com/overview/ (26 Ağustos 2016) Yuko Harayama, Japanese Technology Policy History and a New Perspective, Japonya: The Research Institute of Economy, Trade and Industry, 2001.

Copyright © 2024 DOKUMEN.SITE Inc.